İSTANBUL (AA) - Anadolu Ajansının (AA) "Dijital Çağın Göçebeleri" başlıklı dijital göçebeliğin derinlemesine ele alındığı dosya haberin üçüncü bölümünde, dijital göçebelerin deneyimlerine ve uzaktan çalışmaya ilham veren uzmanlarla röportajlara yer verildi.

Dijital göçebeler, meslekleriyle adeta birer modern seyyah gibi, farklı coğrafyalara ve kültürlere dokunarak dünyayı geziyor. Bir yazılım geliştirici, Tayland'ın palmiyelerle süslü sahillerinde kod yazarken, bir yazar Portekiz’in dar sokaklarında ilham peşinde koşturabiliyor. Fotoğrafçılar, Güney Amerika’nın renkli pazarlarında yeni kareler yakalarken, finans danışmanları Tokyo’nun gökdelenlerine bakan bir çatı katında toplantılara katılabiliyor. Her biri, işlerini dünyaya yayarken hem profesyonel hayatlarını hem de içlerindeki keşfetme tutkusunu besliyor. Dijital göçebelik, her mesleği bir maceraya dönüştürüyor.

Her yolculuğun gizli engelleri olduğu gibi, dijital göçebelik de beraberinde çeşitli zorluklar getiriyor. Vize kısıtlamaları, karmaşık vergi sistemleri ve yeni bir kültüre uyum sağlama çabaları, bu serüveni zorlaştıran unsurlar arasında yer alıyor. Her birey, bu özgür yaşam tarzının dalgalarında dengede duramayabilir; farklı coğrafyalarda başarıyla yol alabilmek için esneklik ve uyum yeteneği adeta bir zorunluluk.

Dijital göçebelikte, yalnızca özgürlük değil, sabır ve direnç de sınanıyor. Yabancı kültürlere uyum sağlamak, bazen hem dil hem de davranış bariyerleriyle bir mücadeleye dönüşebiliyor. Her yolda adımlarınızı hızlandıran heyecan, zamanla özlemin ve belirsizliğin yorgunluğuna yenik düşebiliyor.

Hayallerini haritaya dönüştüren göçebe

Enes Eray, genç yaşta dijital göçebe olma kararını şekillendiren ender insanlardan biri. Bu yolculuk fikrinin lise yıllarından bu yana zihninde büyüdüğünü belirtiyor.

İstanbul - Pendik'te börekçideki taciz kavgasına ilişkin davada yeni gelişme İstanbul - Pendik'te börekçideki taciz kavgasına ilişkin davada yeni gelişme

Eray, Gürcistan, Makedonya, Sırbistan, Bosna Hersek ve Fas'ı ziyaret etmiş. "Vizesiz erişim benim için en önemli kriter, çünkü vizelerle uğraşmak istemiyorum" diyen Eray'ın bu tercihi, dijital göçebeliğin pratik yanlarını gözler önüne seriyor; özgürlük arayışında bürokratik engellere takılmak istemeyen bir ruh halini.

Ancak bu modern seyyahın karşılaştığı en büyük zorluklardan biri, internet hızının elverişsizliği. Fas’taki deneyimini paylaşan Eray, "İnternet hızı önemli. Örneğin şu anda Fas’tayım ve burada internet gerçekten çok yavaş." diyor. Dijital bir yaşam sürerken, hızın önemi, Eray’ın karşılaştığı en can sıkıcı engellerden biri. Röportaj sırasında bağlantının sık sık kopması da söylediklerini tamamen destekliyor.

Sürekli hareket halinde olmanın getirdiği bedeni ve zihni yorgunluk, Eray’ın iş hayatını dengelemenin zorluklarını daha da artırıyor. Eray, bu durumu,"İş ve seyahati dengelemek gerçekten zor ve yorucu. Bu yüzden yavaş seyahat etmeyi tercih ediyorum." sözleriyle anlatıyor.

Eray, zamanın akışını yavaşlatmanın sadece yer değiştirmekten ibaret olmadığını, aynı zamanda hayatla uyum içinde kalmak olduğunu ifade ediyor.

Her dijital göçebenin sırtında taşıdığı yük: vedalar

Bununla birlikte, her dijital göçebenin sırtında taşıdığı bir diğer yük ise vedalar. Yolculuğun bir parçası haline gelen bu ayrılıklara ilişkin Eray, "Dijital göçebe olmanın diğer zorluklarından biri de vedalaşmak. Tanıştığınız insanlara veda etmek gerçekten zor" değerlendirmesinde bulunuyor.

Seçtiği yaşam tarzının finansal boyutunu da göz ardı etmeyen Eray, mütevazı bir bütçeyle yol aldığını ifade ediyor.

"Genellikle daha düşük bir bütçeyle seyahat ediyorum. Dijital göçebe olmak için genellikle ayda yaklaşık bin dolara ihtiyacınız var." Eray’ın bu sözleri, bu yolculuğun aynı zamanda bütçeyi de ustaca yönetmeyi gerektirdiğini iyi anlatıyor.

Dijital dünyanın yol göstericileri

Mine Kocadağ, 2012 yılında esnek ve uzaktan çalışma üzerine yaptığı çalışmalarla dikkati çeken bir isim. Uzaktan çalışmanın salgın öncesi dönemdeki öncülerinden biri olan Kocadağ, Türkiye’de uzaktan çalışmanın nasıl bir gerçekliğe dönüşeceğini yıllar önce fark etmiş. Kocadağ, esnek çalışma kültürünü iş yerlerine ve çalışanlara nasıl entegre edebileceği üzerine etkinlikler ve farkındalık çalışmaları yapmış.

Salgın ile uzaktan çalışma hayatın bir parçası haline gelirken, Kocadağ da bu süreci yönlendiren isimlerden biri oluyor. Kocadağ, Happy Work Studio’yu kurarak sadece uzaktan çalışmayı öğretmekle kalmayıp, çalışanların bu süreçte tükenmişlik sendromuna karşı nasıl daha mutlu ve dengeli bir yaşam sürebileceği üzerine odaklanıyor.

Kocadağ, bu vizyonunudaha da genişleterek, Remote First Institute adlı global bir enstitünün kurucu üyeleri arasında yer alıyor. Uzaktan çalışmanın daha verimli ve esenliğe yönelik bir süreç haline gelmesi için küresel düzeyde çalışmalarını sürdüren Kocadağ, Türkiye’yi de bu alanda bir cazibe merkezi haline getirmek için projeler yürüttüğünü belirtiyor.

Her uzaktan çalışan dijital göçebe değil, ancak her dijital göçebe bir uzaktan çalışan

Kocadağ’a göre “uzaktan çalışma” ile “dijital göçebelik” birbirinden ayrı kavramlar. Her uzaktan çalışan dijital göçebe değilken, her dijital göçebe aynı zamanda bir uzaktan çalışan. Dijital göçebelerin son yıllarda dünya genelinde artış göstermesi, ülkelerin bu alanda özel vizeler sunmaya başlamasının temel nedenlerinden biri. Göçebelik sadece farklı yerlerde yaşamak değil, aynı zamanda çalışma yaşamında esneklik ve yeni yerlerde hayatı deneyimlemek anlamına geliyor.

Dijital göçebelik kavramına değinen Kocadağ, salgından sonra bu yaşam tarzının popülaritesinin arttığını anlatırken, “İnsanlar hızla seyahat etmeye başladı ama şu anda yavaşlamaya ve daha uzun süre bir yerde kalmaya başladı.” diyerek, yeni bir trendin doğuşuna dikkati çekiyor.

Dijital göçebelerin ülke ekonomilerine katkılarının da altını çizen Kocadağ, “Dijital göçebeler, gittikleri yerleri canlandırıyor ve ekonomileri canlandırıyor.” şeklinde konuşarak, bu yaşam tarzının ekonomik ve sosyal faydalarını öne çıkarıyor.


Muhabir: Muhammet Tarhan

Kaynak: aa